Gece, koyu bir maviye bürünmüş, sessiz ve derin,
Uzunluğu sonsuza dek uzanır gizemle dolu yerlerin.
Yıldızlar gökyüzünde parıldar, ay dolunayın tebessümü,
Her köşede fısıldar anlam, süzülür karanlığın içine hüzün.
Bu uzun gece, hikayeler anlatır eski zamanların,
Kahramanlar, aşıklar geçer, gözlerinde parlak umutların.
Her bir yıldız kayar, dilekler sıralanır ardı ardına,
Bir ömür sığdırılır karanlık saatlerin ardına.
Rüzgar eser, ağaçların yaprakları hışırdar kısık sesle,
Gece yarısını geçerken, sessiz çığlıklar gelir her nefeste.
Derin bir sessizlik sarar bütün şehri, bütün yüreği,
Bu en uzun gece, usulca örtünür tüm kederi.
Ayın ışığı yansır göl sularına, titreşir bir esintiyle,
Her şey bir siluet, bir gölge oyunu gibi dalgın ve sessizce.
Bu uzun bagiç, gölgelerin ve yankıların dansı,
Sanki bir ressamın paletinden dökülmüş renklerin ahengi.
Sessizlik, daha da derine çekilir, zaman durur mekanda,
Uyanık tutar gecenin kucağında, düşünceleri, düşleri alanda.
Gece boyunca seyir halinde olan ay, nihayetinde batarken,
Bir umut yüreklere düşer, sabahın ilk ışığı sakarken.
Ve sonunda, en uzun gece yerini bırakır aydınlığa,
Her yeni gün, yeni bir başlangıç, yeni bir hikâye vaad eder.
Ama bu gece unutulmaz, çünkü en uzun, en derin anlarda,
Bir ömür boyu süren gecenin her anında, kendi hikâyesini yazar.