Eğitim, bireylerin kişisel ve sosyal anlamda gelişimlerini tamamlayabilmeleri için vazgeçilmez bir haktır. Bu hak, sadece bireylerin değil, toplumların da geleceğini şekillendirir. Eğitim hakkı, temel insan haklarından biri olarak kabul edilir ve birçok uluslararası sözleşme ile güvence altına alınmıştır. Örneğin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocukların kaliteli eğitim alma hakkının garanti altına alındığı belirtilir. Eğitim, bireyin kendi potansiyelini keşfetmesine, toplum içinde aktif ve bilinçli bir birey olabilmesine olanak tanır. Ayrıca eğitim, ekonomik kalkınmanın ve sosyal adaletin temel taşlarından biridir. Eğitimli bir toplum, daha bilinçli kararlar verebilir ve sosyal sorunlara karşı daha etkin çözümler üretebilir. Bu yüzden eğitim hakkının her bireye eşit şartlar altında sunulması, toplumların sürdürülebilir gelişimi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Türkiye’de de Anayasa ile her bireyin eğitim hakkına sahip olduğu ve devletin bu eğitimi temel eğitim düzeylerinde ücretsiz olarak sağlama görevi olduğu vurgulanmaktadır. Ancak uygulamada, özellikle dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocukların eğitim olanaklarından tam olarak faydalanamadığı gözlemlenmektedir. Bu noktada devlete ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir; onlar, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak politika ve programları hayata geçirmelidir. Eğitim hakkının tam anlamıyla kullanılabilmesi için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.