Sus pus olmuş sözlerim, kırılgan bir dal gibi,
Ayrılığın yükü omuzlarımda ağır,
Her vedada yitik bir yıldız sanki gece gibi,
Duyulmamış ayrılık şiirleri kırar içimi, nazlı bir çiçek gibi.
Her hece bir hüzün, her mısra bir gözyaşı,
Derinlerde bir yara, sessiz ve derin,
Aşk masalları değil artık bize ait,
Duyulmamış ayrılık şiirleri, unutulan bir ezgi.
Bir tren istasyonunda kalmış gibi hisler,
Zamanın kollarında soluk bir sarılma,
Her tren gidişi bir umut, her dönüşü bekleyiş,
Duyulmamış ayrılık şiirleri, valedeki son bakış.
Ne çok şarkı söylenmiş ayrılık üzerine,
Ne çok film çekilmiş, yürekler yaralı,
Ancak bilinmezlerde saklıdır gerçek hikayeler,
Duyulmamış ayrılık şiirleri, gerçeklerle yüzleş.
Bir kahvenin hatrında saklanan uzun sohbetler,
Ve bir kitap sayfasında kalmış bir not gibi,
Beklenen fakat gelmeyen son bir mesaj gibi,
Duyulmamış ayrılık şiirleri, hep eksik, hep yarım.
Gün döner, fakat ayrılık hep sabit kalır,
Yıllar geçse de, an’lar unutulsa da,
Aşk bir şehir efsanesi mi, yoksa gerçek mi,
Duyulmamış ayrılık şiirleri, hep aklımızda, hep kalbimizde.