“Doğallık”, genellikle insanların, davranışların veya çevrenin sahiciliği ve yapmacıksız oluşunu ifade eder. Toplumda sıkça rastladığımız yapaylıkların aksine, doğallık bireyin en saf haliyle ortaya çıkmasını, kendini olduğu gibi ifade etmesini temsil eder. Doğallık, aynı zamanda çevremizdeki doğal ortamların korunmasını ve sanayileşmenin zararlarından uzak, ekolojik dengeyi sürdürmeyi de içerir.
Örneğin, bir insanın doğallığı, o kişinin iç dünyasını, düşüncelerini ve duygularını, herhangi bir süzgeçten geçirmeden, olduğu gibi dışa vurmasını anlatır. Doğal bir davranış sergileyen insanlar, genellikle çevrelerindeki diğer insanlar tarafından daha samimi ve güvenilir bulunur. Bu tür insanlar, herhangi bir rol yapma ya da başkalarını etkileme çabası göstermeden, kendi içlerindeki gerçeklikleri ile hareket eder.
Doğallık kavramı aynı zamanda çevresel bir öge olarak da değerlendirilmelidir. Doğal bir çevre, üzerinde insan eli değmemiş, yapay olmayan, kendiliğinden var olmuş bir habitatı ifade eder. Örneğin, bir şehirden uzak, hava kirliliğinin olmadığı, endüstriyel faaliyetlerden arınmış bir orman veya deniz kıyısı, doğallığın çevresel bir örneği olarak karşımıza çıkar. Bu tür yerler, biyolojik çeşitlilik için hayati öneme sahiptir ve ekosistemlerin sağlığını korumada önemli rol oynar.
Sonuç olarak, doğallık hem insanlar için hem de doğa için önemli bir değerdir. İnsanların doğal davranışları toplumsal ilişkilerde güven ve samimiyetin artmasına katkıda bulunurken, doğal çevrelerin korunması gezegenimizin sağlıklı bir şekilde işlemesini ve gelecek nesillerin de bu kaynaklardan faydalanabilmesini sağlar.