DİN VE İNSAN
Din, insanın varlık, anlam ve değer arayışına verdiği cevabın bütünü olarak düşünülebilir. Yalnızca inançlar bütünü değil; aynı zamanda ahlakı, toplumsal dayanışmayı ve umut duygusunu besleyen bir kaynaktır. İnsan, varoluş sorularıyla karşılaştığında kalbini ve aklını aynı sofrada buluşturan bir rehbere ihtiyaç duyar; din bu rehberliğin tarih boyunca farklı kültürlerdeki tezahürüdür.
Din, bireye yalnızca yasaklar ve emirler sunmaz; aynı zamanda değerleri anlamlandırma imkânı verir. Merhamet, adalet, emanet, sorumluluk gibi kavramlar, dinî öğretide birer davranış ilkesine dönüşür. Toplumsal düzeyde ise yardımlaşma kültürü, aile bağlarının güçlenmesi ve iyilikte yarışma bilinci, dinden beslenen ortak davranış kalıplarıdır. Ancak dinin bu yapıcı rolü, hurafeden arınmış, bilgiyle desteklenmiş bir anlayışla mümkündür.
Modern çağda din ile bilim, akıl ile inanç arasında çatışma değil, tamamlayıcılık zeminleri aranmalıdır. Bilim, nasıl sorusuna cevap verirken; din, niçin sorusunun ufkunu açar. Birinin verileri ötekini yok saymadan, saygı ve diyalog içinde yol almak insanı zenginleştirir. Sonuç olarak din; insanın iç dünyasını derinleştirir, toplumsal bağları kuvvetlendirir ve umutla yarına bakma cesareti verir.