Deprem, Yerkabuğu’nun iç kısımlarında biriken enerjinin aniden açığa çıkmasıyla gerçekleşen ve yer kabuğunun sarsılmasına neden olan doğal bir afettir. Genellikle tektonik plakaların hareketleri sonucu meydana gelir, ancak volkanik aktiviteler veya yer altındaki büyük kaya kütlesinin çökmesi gibi diğer nedenlerle de oluşabilir.
Depremler, sismik dalgaların üretildiği yer olan hiposantr (depremin yer altındaki odağı) ve yeryüzündeki en yakın nokta olan episantre arasındaki ilişki üzerinden incelenir. Depremlerin büyüklüğü Richter ölçeği kullanılarak ölçülür; bu ölçek depremin şiddetini ve enerji çıkışını gösterir. Şiddet arttıkça, depremin neden olduğu yıkım da artar.
Depremler dünya genelinde özellikle tektonik plakaların kenarlarında yoğunlaşır. Türkiye, örneğin, Kuzey Anadolu Fay Hattı gibi büyük fay hatlarının geçtiği aktif bir sismik bölgedir. Bu tür bölgelerde deprem riski daha yüksek olduğu için, deprem dayanıklı bina tasarımı ve inşaat teknikleri büyük önem taşır.
Depremin neden olduğu zararlar sadece ilk sarsıntı ile sınırlı kalmaz. Artçı sarsıntılar, tsunamiler ve yer kaymaları gibi ikincil etkiler de can ve mal kaybını artırabilir. Deprem anında ve sonrasında alınacak doğru önlemlerle bu zararlar minimize edilebilir. Bu önlemler arasında; yapıların deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmesi, acil durum çantalarının hazırlanması, deprem anında yapılması gerekenler konusunda eğitim ve bilinçlendirme yer alır.
Deprem, hayatın bir gerçeği olarak kabul edilmeli ve her birey bu doğal olay karşısında nasıl davranılması gerektiğini bilmelidir. Özellikle risk altındaki bölgelerde yaşayan insanların, deprem öncesi, sırası ve sonrasında alınması gereken önlemleri öğrenmeleri hayati önem taşır. Devletler ve ilgili kurumlar da bu konuda gerekli alt yapıyı hazırlamalı, araştırma ve teknolojiyi kullanarak deprem tahmini ve erken uyarı sistemlerini geliştirmelidir.