Ayasofya, sen eski zamanların şahidi,
Her taşında bin hikaye, her köşende ayrı bir sır.
Bir zamanlar kiliseydin, şimdi cami,
Hem Bizans’ın rüyası, hem Osmanlı’nın mirası.
Kubbelerin göğe uzanır, inançla yüceltilmiş,
Mozaiklerin ışık saçar, geçmişin izlerini taşır.
Dua sesleri yankılanır, seninle bütünleşmiş,
İstanbul’un kalbinde, tarihe meydan okurcasına.
Bizans’tan kalma melekler, minarelerin gölgesinde,
Sessizce fısıldarlar tarih boyunca yaşananları.
Osmanlı’nın ezan sesi, gök kubbeni sarar her yanda,
İki medeniyetin buluştuğu kutsal mekan.
Ayasofya, sen hem hüzün hem de umut barındırırsın,
İmparatorların hayalleri, sultanların duası ile yoğrulmuş.
Her dönemi aşan bir eser, zamanı durduran bir zenginlik,
Her ziyaretçiye kucak açan, hoşgörünün timsali.
İstanbul’un ruhunu taşıyan, tarihine tanıklık eden,
Ayasofya, sen dünya mirası, insanlığın ortak değeri.
Her kültürden insanı bir araya getiren, eski bir dost gibi,
Şehrin siluetinde yükselirsin, aşkla, izzetle, saygıyla.