Almanca deyimler, kelimelerin tek tek anlamından çok, birlikte verdikleri mecazla günlük konuşmayı zenginleştirir. Bu ifadeleri bilmek, hem dinlerken anlamayı hem de konuşurken daha doğal ifade kurmayı kolaylaştırır.
-
Da liegt der Hund begraben — İşin püf noktası / asıl mesele bu.
-
Ins Gras beißen — Ölmek (argo, “nalları dikmek” gibi).
-
Tomaten auf den Augen haben — Bariz şeyi görmemek, kör olmak.
-
Jemandem einen Bären aufbinden — Birine palavra sıkmak, kandırmak.
-
Den Nagel auf den Kopf treffen — Tam isabet, cuk oturtmak.
-
Um den heißen Brei herumreden — Lafı dolandırmak, doğrudan söylememek.
-
Schmetterlinge im Bauch haben — Aşık olmak, içi içine sığmamak.
-
Jemandem die Daumen drücken — Birine şans dilemek, “bol şans.”
-
Grünes Licht geben — Onay vermek, izin çıkarmak.
-
Auf Wolke sieben sein — Çok mutlu olmak, havalara uçmak.
-
Jemanden auf die Palme bringen — Birini çileden çıkarmak.
-
Die Nase voll haben — Bıkmak, gına gelmek.
-
Zwei Fliegen mit einer Klappe schlagen — Bir taşla iki kuş vurmak.
-
Ins Fettnäpfchen treten — Pot kırmak, gaf yapmak.
-
Nicht alle Tassen im Schrank haben — Kafayı üşütmüş olmak (deli dolu).
-
Das ist nicht mein Bier — Beni ilgilendirmez, benim işim değil.
-
Einen Kater haben — Akşamdan kalmak, mahmuz olmak.
-
Die Kirche im Dorf lassen — Abartmamak, ölçüyü kaçırmamak.
-
Jemandem den Kopf waschen — Birini azarlamak, fırça atmak.
-
Das ist mir Wurst — Bana fark etmez, umurumda değil.
-
Alles in Butter — Her şey yolunda, sorun yok.
-
Wie Sand am Meer — Sayısız, denizde kum gibi çok.
-
Schwein haben — Şanslı olmak, ballı olmak.
-
Eine Extrawurst verlangen — Ayrıcalık istemek, torpil beklemek.
-
Jemandem auf den Keks gehen — Birinin sinirine dokunmak, baymak.